Okumamanın Eksikliğini Yaşatacak Bir Kitap Kendine Ait Bir Oda
Bu günlerde maalesef kadına şiddet hat safhada. Daha yeni, bir kadın cinayeti haberiyle daha kalplerimize bıçak saplanmışken, feminizmin önemini daha çok anlamamız gerekir. Hal böyleyken, ünlü feminist yazar Virginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” adlı, kendi fikirlerini anlattığı o önemli eseri incelemenin uygun olabileceğini düşündük.
Kitaptan bir alıntıyla başlamak istiyorum:
“Kurmacada(dönemin romanlarında) krallar ve fatihlerin hayatını yöneten,
gerçekteyse ailesinin parmağına zorla yüzüğünü taktırdığı bir oğlanın kölesi.” Kadının tanımı buydu o zamanlar. Şu
zamanlarda ise, belli kesimlerce hala aynı durumun geçerli olduğunu, “eski eş”
cinayetlerinin ülkemizde acı bir şekilde yaygın oluşuyla anlıyoruz. Virginia Woolf da, döneminin hatta bir
önceki yüzyılın yazarlarının, kadınları
realistçe yazmadıklarını çeşitli romanlardan örnek vererek açıklamış, hatta
önemli isimlerin kadınlar hakkındaki
yorumlarını alıntılayarak 1929 yılında kadının
hor görülmeye yüzyıllardır devam edildiğini söylemiş bulunmaktadır.
Kitapta daha çok kadınların
şair ve yazar olma konusundaki sıkıntılarını, ve hatta eserlerindeki kendi
cinsini savuma isteğiyle oluşan öfkenin, eserleri oldukça değiştirdiğini
vurgulamaktadır. Virginia Woolf, bu
kanılara uzun araştırmalar ve okumalar sonucunda, büyük bir emekle varmıştır.
Kitabın ismi ise, çoğu kadının
yazma fırsatı bulamamasından, kendilerine ait bir odalarının olmamasından
gelmektedir. Bana göre, bu metaforik anlatım kitabı daha da ilgi çekici kılan
detaylardan biridir.
Yazar, gün içerisinde koca bir kitleye, bir cinsiyetin temsilcilerine ev hayatıyla ilgili tüm sorumlulukları yükleyen düzenden, aile zoruyla okuyamamalarından, daha gencecikken zorla evlendirilip yığınla çocuk doğurup onlara bakma yükümlülüğünden haklı bir şekilde yakınır.
Yorumlar
Yorum Gönder